Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, AKSU TV’de Turgay Terzibaş’ın sorularını yanıtladı.
3. Büyük Kongre ile beraber toplumun her kesiminden yoğun bir ilgiyle karşılaştıklarını belirten Kurtulmuş, Halkla kucaklaşma ve “Saadet Türkiye Buluşmaları” gibi programların yanı sıra önümüzdeki günlerde bölge toplantıları ile seçmene ulaşmaya devam edeceklerini belirtti.
Mevlana’nın pergel metaforu misali bir ayağı değerlerinde sabit diğer ayağıyla toplumun tüm katmanlarını kucaklayacaklarını belirten Kurtulmuş, sabit ayağın en önemli kısmında “Önce Ahlak ve Maneviyat” ilkesinin var olduğunun altını çizdi.
Türkiye parti kapatmaları aştı
Terzibaş’ın “Seçmen, Milli Görüş’ün dört partisi kapatıldı, Saadet Partisi muhtemel bir iktidarı ile tekrar kapatılır, izleminde. Bunu nasıl sileceksiniz?” sorusunu Kurtulmuş şöyle cevaplandırdı.
“MSP zaten 12 Eylül iktidarıyla, diğer tüm partilerle beraber kapatıldı biliyorsunuz. Refah Partisi ise başarılı olmadığı için kapatılmadı. Bugün geriye dönüp baktığınızda Refah Partisi’nin iktidarda olduğu dönemde uyguladığı ekonomik, sosyal ve harici politikaların ne kadar mükemmel bir başarı sergilediğini daha iyi görürsünüz.
Refah Partisi olağanüstü bir dönemde kapatılmıştır. Bu olağanüstü dönemler ise bugün ülkemize çok uzaktır. Türkiye artık parti kapatmaları aşmıştır, aşmalıdır. Biz AKP’nin kapatılma sürecinde de Türkiye’de demokratik partilerin bu şekilde kapatılamayacağını belirtmiştik. Bir oy bile almış parti ile Türkiye’de en çok oyu almış parti bu konuda eşit haklara sahip olmalıdır. “
Turgay Tezibaş’ın “Buna DTP de dahil mi?” sorusuna Kurtulmuş, demokrasi ve hukuk ilkelerini özümsemiş tüm partilerin yargı yoluyla kapatılmasının yanlış olduğunu belirterek, “DTP de Türkiye’nin partisi olduğunu ve Türkiye’de demokratik yollarla siyasi sahnede mücadele ettiğini tüm ülkeye bir defa daha doğru bir üslupla hatırlatmalıdır.” dedi.
Neden Ak Parti’ye Gitmedi
“Ak Parti ile Saadet Partisi arasında nasıl bir fark görüyorsunuz ki Sayın Erdoğan’dan teklif aldığınız halde, tek başına iktidar olan bir partide iktidarda bulunmak yerine Saadet Partisi’nde siyaset yapmayı tercih ettiniz?” sorusuna Kurtulmuş’un cevabı şöyle oldu.
“Siyaset iddia ve irade işidir. İddiası ve iradesi olmayanın, herhangi bir konuda ısrarlı bir hedefi olmayanın kalıcı olması düşünülemez. Siyaset sadece çok oy almaktan ibaret değildir. Biz medeniyet siyaseti yapıyoruz. Kendi ülkemizin, kendi medeniyetimizin dünya üzerinde yeniden etkin ve adil bir güç olması için siyasetin içinde yer alıyoruz. Biz yakın hedefler üzerine siyaset yapmıyoruz. Mühim olan milletvekili, bakan, başbakan olmak değil.
AKP-SP farkını Abdullah Gül yıllar önce açıkladı
“Ak Parti ile Saadet Partisi arasındaki temel farkı daha Ak Parti kurulmadan, 14 Mayıs 2000 tarihli Fazilet Partisi kongresindeki bir cümleden bulabiliriz. Bu farkı şu anda cumhurbaşkanımız olan Sayın Abdullah Gül o zaman Fazilet Partisi Genel Başkan Adayı olarak açıklamıştı. Sayın Gül konuşmasında ‘Kabul etmemiz gerekir ki biz mağlup olmuş bir medeniyetin çocukları olarak siyaset yapıyoruz ve siyasetimizi buna göre dizayn etmemiz gerekir.’ diye bir cümle sarf etmişti. İşte biz bu konuda ayrılıyoruz. Bu psikoloji ve öngörü ile yapılan siyaset sizi hep mağlup kılar. Zira bizim medeniyetimiz dünya sahnesinde yeniden hak ettiği yeri alacak tarihi birikim ve şuura sahiptir.
Yine Ak Parti iktidara gelmesiyle beraber uygulamalar çok farklıydı. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara gelirken milletle yapmış olduğu mutabakata uymadı, milletin göstermiş olduğu istikametin dışına çıktı.”
AKP’nin oy oranı 2007’de neden yükseldi
Ak Parti’nin seçim başarılarını neye bağlıyorsunuz şeklinde ki soruyu yanıtlayan Kurtulmuş konuşmasını şöyle sürdürdü.
“Ak Parti seçim başarılarını her seçimde uyguladığı şu argümanlara borçludur. 2002 seçimleri Rahmetli Ecevit’in şahsında tüm yaşlı politikacıları çemberin dışına itmiş ve var olan koalisyonun başarısızlığı da tek başına iktidar söylemini doğurmuştur. Bu kapsamda Sayın Başbakan gençlik, değişim ve yenilik politikasını da iyi yönetmiştir.
2007 seçimleri ise ‘eşi başörtülü bir cumhurbaşkanı seçilir mi, seçilmez mi’ tartışmalarının ortasında gerçekleşmiştir. 2007 seçimlerinden birkaç ay evvel yani bu tartışmaların öncesinde, Sayın Başbakan, partisinin oy oranının yüzde 26’ya düştüğünü kendisi açıklamıştı. 22 Temmuz 2007 seçimlerinde Türkiye’nin ne ekonomi, eğitim, sağlık politikaları ne de dış politikası konuşulmuştur..
AKP oylarını CHP’ye borçludur
İşte bu noktada düğüm CHP’nin sistemi germesini görmezlikten gelemeyiz. Bugün –ki sebebi ne olursa olsun kendilerini bu konuda kutluyor ve destekliyoruz- çarşaf açılımı ile seçmenin önüne çıkan CHP geçtiğimiz dönemde sistemi cumhurbaşkanı ve başörtüsü üzerinden germeseydi Ak Parti yüzde 47 oy alamazdı. Ak Parti bunu CHP’ye borçludur.
Önümüzdeki yerel seçimlerde de aynı argümanlar seçmenin önüne AKP tarafından sürülmektedir. Batıda CHP, doğuda DTP ile kutuplaşma siyaseti güderek oy almak isteyen AKP bu seçimde yine herhangi bir başka ve gerçek argüman sunamamaktadır.
Bugünkü krizin sebebi IMF’ci hükümetlerdir
Ancak bu seçimde milletimiz için önemli olan argüman ekonomik krizdir. Bugün resmi rakamlara göre işsizlik yüzde 20’nin üzerine çıkmıştır ki bu rakamlar da tam olarak gerçeği yansıtmamaktadır, yine mesela Kahramanmaraş tekstilin merkezidir ve tekstil sektörü ciddi bir darboğazın eşiğindedir, esnaf ve sanatkarımız ise siftahsız günlere geri dönmüştür. Biz burada kriz çığırtkanlığı yapmıyoruz. Milletin gündeminde geçim sıkıntısı vardır. Bu konuya dikkat çekmek istiyoruz. Bugün karşılaştığımız kriz küresel krizin yansımaları değildir. Türkiye küresel krizle 2009 yılında karşı karşıya kalacaktır. Bugünkü kriz son sekiz yıldır , ANASOL-M ve AKP hükümetleri tarafından uygulanan IMF politikalarının krizidir.”
